Pandemi öncesi her gün tadım saatlerimiz vardı. Detaylı ve karşılıklı sohbet ederek geçirmiş olduğumuz tadımlarda her zaman duymaya alışık olduğum ve her şarap severin bilmek istediği sorular mevcuttu. Bugün soru-cevap şeklinde bu soruların en akılda kalanlarından birkaçından bahsetmek istedim.
Saklanma koşulları her şarap için aynıdır. Altını çiziyorum saklama çünkü servis sıcaklıkları farklıdır. Şarabınız ister kırmızı, ister beyaz, ister tatlı olsun hiç fark etmeksizin 14-15 derecelerde, sabit (titreşim gibi hareketlerin olmayacağı), ışık almayan, yaklaşık %75’lere varan nemin bulunduğu bir ortamda saklamanız en doğru yöntemdir. Eğer şarabınızın mantarı gerçek mantarsa yatay pozisyonda saklamalısınız. Bunun nedeni, yatay pozisyonda şarap mantara değerek mantarın ıslak kalmasını sağlar ve kuruyup çatlamasını engeller. Eğer plastik ya da çevir aç kapaklardansa bu durumda yatay saklamanıza gerek kalmayacaktır. Ki bahsettiğimiz bu koşulları en iyi ve doğru sağlayan seçenek şarap dolaplarıdır.
Her şarabın saklama koşulları aynıyken servis dereceleri birbirinden farklıdır. İçeceğiniz şarabın özelliklerine göre servis dereceleri;
Köpüklü ve tatlı şaraplar; 6-8°C
Pembe ve genç beyaz şaraplar; 8-10°C
Gövdeli ve zengin beyaz şaraplar; 10-12°C
Hafif kırmızı şaraplar; 14-16°C
Orta gövdeli kırmızı şaraplar; 17-18°C
Gövdeli ve zengin kırmızı şaraplar; 18-19°C
Genelde genç diye bahsedilen (yukarıdaki yaptığım tanımlamadan bahsediyorum) şaraplarda fıçı kullanılmazken, gövdeli ve zengin şaraplarda fıçılarda dinlendirme işlemi yapılmıştır. Fıçı kullanımı da servis derecelerine etki eden bir faktördür. Örneğin; fıçılı gövdeli ve zengin kırmızıyı 13 derecelerde içmek isterseniz şarabın aromatik yapısı kapanacağı için zengin aromalar yerine dümdüz bir yapıyla karşılaşırsanız.
Her şarap yıllanmaz. Yıllanma dediğimiz faktör üzümün doğum yeri bağdan gelerek tüm prosesi kapsayan farklı bir stildir demek sanırım yanlış bir ifade olmaz. Çünkü her şeyden önce üzümünüz yıllanmaya uygun özelliğe sahip mi diye düşünmek gerekiyor. Eğer bu sorumuzun cevabı evetse daha üzümler oluşmadan yapacağınız kış budaması ve yeşil budamayı buna göre planlamanız gerekiyor. Üzümün sahip olacağı konsantre de bir diğer önemli unsurdur. Tabii sadece bunla da kalmıyor. Şarap olduktan sonra sahip olduğu tanen, gövde ve asit faktörleri de yıllandırmayı sağlayacak faktörlerdendir. Bu koşulları sağladıktan sonra o şarap yıllanmaya uygun olur ve bunlara destek olarak fıçı dinlendirme/olgunlaştırmasını da sağlayabilirsiniz. Bu gibi özel durumlara ek olarak kullanılan ekipmanın (en başlıcası mantar olsa gerek) maliyeti, stoklarda bekletme durumları gibi faktörlerde eklenince satış fiyatlarını etkilemekte ve satış rakamları yıllık tüketime uygun şaraplardan fiyat farkı da oluşmaktadır.
Bu durumun tersi genç olarak tüketime uygun bir sürü güzel şarapta vardır. Genç ve tazeyken de aromalarının güzelliğini yaşayabilirsiniz. Bu sebeple makbuliyet sadece sizin damağınıza kalmış bir iştir.
Malumunuz neredeyse tüm şarapların etiketinde koyu ve farklı karakterde uyarı şeklinde “Kükürt içermektedir.” yazısını hepimiz fark etmişizdir. Özellikle Türkiye’de etiket tebliğinde alerjen maddelerin bildirilmesi ve hatta bildirilirken farklı karakter ve boyutta olması gerekir. Peki böyle bir madde neden kullanılıyor? İlk öncelikle bence raflarda olan tüm ürünleri gözümüzün önüne getirsek daha sağlıklı bir başlangıç yapmış oluruz çünkü konservelerden tutun paketli gıdalara hemen hemen hepsinin içinde bulunan bir maddeden bahsediyoruz. Koruyuculuk ömrü diye bahsettiğimiz olgunun oluşabilmesi için kullanılan bir maddedir. Proses gereğince sistemin içinde de kullanılmaktadır. Gerek sterilizasyonu sağlamak, gerekse stabilizasyon işlemlerini sağlayabilmek için ve gelelim en büyük suçlu “Kükürtlü kırmızı şarap içtim başım ağrıyor” ifadesine. Yapılan araştırmalara göre %1 oranında tüketicilerin kükürte karşı hassasiyetleri mevcutmuş (ki bu da daha çok astım gibi rahatsızlıkları olanlardan oluşmaktaymış) ve bu hassasiyet sonucu baş ağrısından ziyade karın ağrısı, halsizlik şeklinde göstermekteymiş. Bence burada eğer alerjik bir durumumuz yoksa, bu baş ağrılarımızın nedenini susuz kalan vücudumuzun verdiği bir işaret olarak düşünmekten yanayım Kükürtsüz şarap örnekleri de tabii ki mevcuttur. Ama raf ömrü kısa olduğundan genellikle kükürte ihtiyaç duyulmaktadır.
Aslında bu bizim gevrek simit hikayesiyle aynıdır İkisi de doğru, sadece üretildikleri yerler hakkında bilgi aktarır. Avrupa ülkeleri diye söylediğimiz Eski Dünya ülkeleri olan Fransa, İtalya, İspanya, Almanya da Syrah söylemi mevcut iken, Yeni Dünya diye belirttiğimiz Avustralya, Yeni Zelanda, Şili, Güney Afrika, ABD gibi ülkelerde ise Shiraz olarak adlandırılmaktadır.
Genel olarak duyduğum sorulardan en merak edilenleri açıklamaya çalıştım. Umarım sizlerin de aklınıza gelen sorulardan biri ya da birkaçını bu yazıda bulabilirsiniz. Son günlerde okuduğum bir yazı da, Yeni Dünya stilinde şarap bir bilim olarak görülüp ar-ge olarak yanaşılmaktayken, Eski Dünya stilinde şaraba bir sanat gibi bakmaktaymışlar. Bu sebeple yeni teknolojilerin birçoğunu maliyet hesaplamasıyla özellikle Yeni Dünya da rastlamaktayız. Bunların en akla geleni ise çevir aç kapaklardır. Ben bir tüketici olarak çevir aç kapakları seviyorum. Özellikle de şişelenen şarabın yıllar geçse de aynı tazelik ve canlılıkta bulmak beni mutlu ediyor (çevir aç kapakta şarabın oksijenle temasını keseriz. Böylece şişelenen şarabın nefes alabileceği bir ortam bırakılmamaktadır. Orijinal mantarlarda mikron seviyelerdeki gözenek boyutlarından dolayı şarap şişelendikten sonra da yaşamaya devam eder ve olgunlaşır. Bu da şişelendiği formdan zaman geçtikçe farklı bir formda içersiniz) Ya sizler hangi stildeki yaklaşımı benimsiyorsunuz? Sizce şarap sanat mıdır yoksa bir bilim midir?
Sağlıkla kalın
İklima ODABAŞI/ USCA ÜRETİM MÜDÜRÜ
18 yaşından büyük müsünüz?